Piyasada çok sayıda farklı 802.11n kablosuz cihaz bulunuyor ama tümü aynı özellikleri içermediği gibi ayarlara da dikkat etmek gerekiyor.
Cep telefonu, bilgisayar ya da başka türden son nesil teknolojik ürünlere göz attığımızda yeni modellerde performansı arttıran ana faktörlerin yükselen frekanslar ve çekirdek sayıları olduğunu görüyoruz. Masaüstü ve taşınabilir bilgisayarlardan sonra cep telefonlarında da çok çekirdekli GHz üstü yongalar görmeye başladık. Kablosuz ağlardaysa 802.11 teknolojileri sürekli olarak gelişiyor ve aktarım hızlarıyla kapsama alanı arttırılıyor. Teorik değerlerle gerçek kullanım değerleri asla örtüşmüyor olsa da arka planda işleyen teknolojiyi değerlendirdiğimizde böyle bir ilerleme söz konusu. İşlemcilerin birden çok çekirdeği varsa kablosuz ağ cihazlarının birden çok anteni var! Paralel çalışmayla daha yüksek performans elde etme taktiği bu alanda da meyvelerini veriyor. İşlemciler ve ekran kartları birden çok çekirdeğin gücünü bir araya getiriyor. Kablosuz ağ cihazlarıysa birden çok alıcı ve verici anteni bir araya toplayarak daha fazla kanal üzerinden anlık veri akışını katlamaya çalışıyor. Bu tür sistemlerde yaşanabilen en olası sorun diğer kablosuz ağlarla etkileşim.
2000’li yılların teknolojisi 11 Mbps veri akışlı 802.11b antika oldu. 2003’de sunulan 54 Mbps veri akışlı 802.11g uzun yıllar kablosuz ağların temelini oluşturdu ama son 2 senedir 802.11n fırtınaları esiyor. 802.11g ile teorik hız beşe katlandı ama kapsama alanı pek değişmedi. 2010 model 802.11n ise çok iddialı gelerek hızı 150 Mbps değerine, kapsama alanını 35 metreden 70 metreye çıkartmayı vaat etti. Arka plandaki değişimleri göz önüne almak zorundayız çünkü nasıl oldu da hız ve kapsama alanı aynı anda artıyor diye sorabilirsiniz. 802.11n öncesindeki 802.11b ve 802.11g ile tek bir kablosuz iletim hattı kullanılıyordu. 802.11n ise aynı anda dört kablosuz iletim hattı kullanmaya başladı. Yani anten sayısı arttırıldı ama bununla bitmedi. Daha önceki standartlarda 20 MHz olan band genişliğine 40 MHz seçeneği eklendi. 40 MHz kullanmak şart değil ama 20 MHz ile üst sınır olan 72 Mbps yetmiyorsa 40 MHz seçeneğiyle 150 Mbps değerine çıkma imkanı var. Bunun standart olarak gelmemesinin nedeni aynı anda çift kanalın işgal edilmeye başlaması.
Kanal çakışmaları
802.11 ile tanımlı olan 2.4000–2.4835 GHz band aralığında 5 MHz aralıkla dizili 13 kanal var. Bu kanalları kullanan kablosuz ağ cihazlarının etkileşim sorunu yaşamaması için otomatik olarak boş kanalları seçtiğini sık sık görüyoruz. Kimi zamanlar çok sayıda kablosuz ağ aynı ortamda toplandığında kanal kirliliği ve çakışmalar yaşanabiliyor. Bundan ötürü hız ve kapsama alanı düşüşü kaçınılmaz. Durumu daha da kötü hale getiren gerçek kanalların etkileşim sıkıntısının ciddi seviyede olması. Şöyle söylersek daha net anlaşılabilir; 13 kanal içinden çakışma olmadan seçilebilecek dört ideal kanal var ve bunlar 1-5-9-13. Söylediğimiz bilgi 20 MHz band genişliğinin kullanılması için geçerli. 40 MHz modunda ana kanal dışında 20 MHz aralıktaki ikinci kanal devreye giriyor. İstemcilerden uyumlu olanlar iki kanalı kullanıyor, uyumsuz olanlar sadece ana kanaldan çalışmaya devam ediyor. Kanalların yayılımı, ikiye katlanan band genişliği ve aralarındaki bulunan mesafeden ötürü izin verilen 2.4 GHz bandı büyük oranda işgal oluyor. Diğer kablosuz ağlarla çakışma riski daha da artıyor. Aynı zamanda aralığın başına ve sonuna yakın kanallar izin verilmeyen frekanslara sarkma yapmış oluyor.
Aynı aralığı kullanan çok sayıdaki cihazla bağlantılı olarak 2.4 GHz aralığının kirlenmesi ve verimli biçimde paylaşılamaması sebeplerinden ötürü 5 GHz aralığı geri döndü. Son olarak 1999’da 802.11a ile kullanılan 5 GHz bandının sinyal kullanımı açısından çok daha temiz olduğu ortada çünkü yıllardır satılan çok sayıda kablosuz ağ cihazı 2.4 GHz kullanıyor. O zamanın teknolojisiyle 5 GHz’in karşılaştığı en büyük sorun kapsama alanıydı. Yüksek frekans ve kısalan dalgaboyundan ötürü sinyaller duvarları aşamıyor ve sıkıntılar yaşanıyordu. 10 sene sonra ister istemez 5 GHz kullanımı geri döndü ama bilgisayarlar ve taşınabilir cihazlardaki kablosuz istemcilerin büyük kısmı sadece 2.4 GHz destekli! Sadece 5 GHz destekli 802.11n kablosuz erişim noktası ya da 802.11n sunmak imkansız olduğuna göre üreticiler 2.4 GHz ile devam ediyor ya da çift radyo devresi olan pahalı cihazlar sunuyor. Kablosuz vericiyi 20 MHz yerine 40 MHz modunda çalıştırmak sorun değil ama 2.4 GHz yerine 5 GHz moduna geçirmek için ek donanımlar gerekiyor. Piyasadaki 2.4 ve 5 GHz destekli 802.11n cihazlara dikkatli bakarsanız çoğunun aynı anda birini desteklediğini görürsünüz. Bunu, FM ya da AM dalga arası seçim yaptığımız radyolara benzetebiliriz. Sadece en pahalı modeller 2.4 ve 5 GHz’i aynı anda sunuyor.
Dual band farkı
2.4 GHz ve 5 GHz’i aynı anda destekleyen Asus RT-N56U, Linksys E3000 ya da Apple AirPort Extreme gibi erişim noktaları çift radyo devresi sayesinde ikisini bir aktifleştirebiliyor. Daha pahalı olmalarının nedeni anlaşılabilir. Bu modellerde antenlerin dahili olmasıysa hayli ilginç. Cep telefonlarında olduğu gibi teknolojik gelişmelerden sonra antenler içeri alındı. 4G destekli telefonlarda bile anten dahili ki bunla sınırlı değil. Bu ufak cihazların içinde Bluetooth, GPS, GSM, Wi-Fi ve hatta kimi zaman FM antenleri bir arada! Dual band ne gibi bir getiri sağlıyor? Bilgisayarlarınızdaki 802.11n alıcılar 2.4 GHz ile sınırlıysa erişim noktasının 2.4 GHz hattını 802.11b+g karma modla onlara ayırın. Ne de olsa genelde internet erişimi için kullanıyorsunuz ve iletimin 10 Mbps olması bile yetiyor.
5 GHz bandınıysa safkan 802.11n 40 MHz modda Full HD video akışı alan ev sineması cihazlarına ayırabilirsiniz. Salondaki sistemde 5 GHz kablosuz istemci kullanırsanız sorun aşılır ve takılma olmadan Full HD video kablosuz yolla iletilebilir. Söylediğimizin aksine, kablosuz ortamda tam uyumluluk adına ödün verip 802.11g+n karma modu seçerseniz 802.11g kullanan eski cihazlardan ötürü 802.11n cihazlardan verim alamadığınızı göreceksiniz.
802.11ac göründü
802.11n iyice yaygınlaşmaya başlamışken 2011 sonundan beri geliştirilen gelecek nesil 802.11ac’nin sesleri geliyor. Sadece 5 GHz bandını kullanacak olan 802.11ac geçişinden sonra dual band destekli kablosuz erişim noktası alanlar üzülmeyecek çünkü 2.4 GHz esaslı cihazların devre dışı kalmasına seneler var. Genel prensip, iletim kanalı sayısını dörttten sekize, band genişliğini 40 MHz’den 80 ve 160 MHz’e taşımak. Kapsama alanının ne derece farklı olacağı şimdilik belirsiz ama artan kanal sayısı ve band genişliğinden ötürü kablosuz hızlar Gbps değerine ulaşabilecek. Bu rakamlar, standart kullanıcılar ve mobil cihazlar için pek de şart değil. Broadcom gibi bilinen firmalar 802.11ac destekli kontrolcü yongaları üretmeye başladılar. Trendnet’in 802.11ac uyumlu ilk cihazları CES 2012’de sergilendi. Şartnamenin oturması ve onaylanması, destekli cihazların çıkması için seneler beklemek gerekebilir.
Şunu da eklemek lazım ki, 2.4 ve 5 GHz kanallarında yayın yapan kablosuz cihazlar, frekans aralığı ve sinyal gücü anlamında ülkelere ait kanunlara uymak zorunda. Yazıda söylediğimiz gibi 5 GHz’in en büyük sıkıntısı kısalan dalgaboyu ve kapsama alanı. 2.4 GHz kadar geniş kapsama alanı için sinyal gücü arttırılmak zorunda ve sağlık açısından sınırlamalar var. Her ne kadar sıkıntı gibi görünse de izin verilen sinyal gücü değerleri kullanılarak yeterli kapsama alanı elde edilebiliyor. Aksi halde 5 GHz destekli erişim noktalarının daha iyi sonuçlar verdiğini söylemezdik. Kablosuz ağ erişimi için yüzde 99 oranında 2.4 GHz kullanıldığından şimdilerde 5 GHz aralığı büyük ilgi görüyor. En büyük problem 5 GHz destekli erişim noktalarının hayli pahalı olması. Cep telefonları gibi ufak cihazlarda Wi-Fi devresine 5 GHz desteği ekleme şansı olmayabilir.
Yorum Yaz